Harmony Clean Flat Responsive WordPress Blog Theme

En çekici sosyopat: Hannibal

02:33 Oblomovun Kedisi 0 Comments Category : ,

Oy şişmanım şişmanım sosyopat sevdim pişmanım. 

"ivan ilyiç'in yaşamı çok basit, çok sıradan ve o nedenle de çok korkunçtu." diyordu ya tolstoy. işte tam da bu nedenle sıkıcı yaşamlarımıza bir anda görkemli bir havai fişek gösterisiyle müdahil olan sosyopatlara zaafımız büyük. onlar bizim acımasız ama vazgeçilmez büyücülerimiz. yani kimimiz için. bir de madalyonun öteki yüzü var; o da bizi özel kılıyor. biz de kimi zaman bir sosyopat için vazgeçilmez oluveriyoruz. vicdanı olmayan, sevemeyen bir sosyopatın senden etkilenmesi ve vazgeçememesi! hem cennet hem cehennem. dizide sürekli dante'nin anılmasına şaşmamalı. contrapasso!



aşağıdaki satırlar spoiler içerir:

işte hannibal ile will arasındaki gizemli bağ bu yüzden sarsıyor izleyiciyi. will onu görmek ondan haberdar olmak istemediğini söylediği anda, sırf ona yakın olabilme pahasına teslim olan bir hannibal. çünkü nitelikli zevklere haiz, derinliği baş döndüren bir sosyopatın karşı koyamayacağı yegane şey "anlaşılmak". o yaşamını adeta bir sanat yapıtını dönüştürdü, kendisinin derinliğine ve zihninin sırlarına vakıf olan birinden vazgeçmesi ne mümkün!

mesela dizinin en sevilmeyen karakterlerinden alana ise cevabını bildiği soruları soracak kadar sıkıcı ve basit. hayatının en büyük yenilgisiyle yüzleşeceği o soruyu yine de bir umut soruyor:

seni anlayabildiğim bir an oldu mu hiç? hannibal kati bir sesle yanıtlıyor: - hayır.

bu hem bir psikolog hem de seviştiği adamın asla yakınında olamadığını anlayan bir kadın için ne trajik. kendisini alana şimdiden hayırlı olsun. oysa will öyle mi?

"kuzuyu yaratan mı yarattı seni?" 

kimi zaman hannibal'ın vicdansızlığıyla, öldürmeye duyduğu şehvetle sarsılsa da will onu hep anladı. bu yüzden sosyopatların kendilerini anlayan, ruhlarına yakın buldukları ama içini her şeye rağmen saflığını koruyan kişilere dair geliştirdikleri tuhaf bir bağımlılıkları var (oyunda roller bazen değişse de). sosyopatlar çoğu zaman sevmeyi başaramazlar ama bu insanların yörüngesinden de kolay kolay çıkamazlar. eğer karşılarındaki kişi de oyunda kalmaya niyetli akıllı bir partnerse bu çok zevkli, kimi zaman da oldukça acılı bir hal alır. oyunda tutmak istedikleri kişiyi aynı zamanda sürekli yok etmeye çalışırlar. oyun arkadaşları bilir; davranışlar değişkenlik gösterecek, herkesten sıkıldıklarında kaçtıkları yegane bir limanken bir gece ansızın bombalanacaklar, ertesi günse beyaz bayrağa sarılmış müzayedelik bir şarap onların şerefine açılıyor olacak. sosyopatın yitirdiğini, oyun arkadaşı yaşamdaki tüm kötülüğe rağmen koruyabilmeli. sevgili kızıl ejderimiz yalnızca kendine saf bir sevgi sunduğunu düşündüğü kadına kıyamadı. istediği kadar aynaları kırıp, gözlerine yerleştirdiği kurbanlardan kendi kudretini seyretmeyi seçsin. istediği kadar bayık sarışın bedelia zırh giyindim kendimi korumayı öğrendim desin. o, içten pazarlıkla masaya oturduğu bir oyunda leziz bir yemek olarak var olabildi en sonunda.

"anlaşılmamak" adına her şeyi yapan zeki bir sosyopatın parıltısına kapılanlar yalnızca aptal kurbanlar, o siyah tülün ardındakini görüp gelense gerçek oyun arkadaşı. yanı başınızdaki sosyopat kitabının yazarı dr. martha stout'a göre her 100 kişiden 4'ü sosyopat. elbette içlerinde hannibal kadar estet modeller ve öldürme arzusu bu kadar güçlü insan sayısı çok çok az (neyse ki) ama şu var; hannibal'ı izleyen pek çok kişi kendi hayatında çekim alanına girdiği sosyopatlarla zihinsel bir bağ kuruyor aslında. diziyle ilgili diğer sıkıntılar zaten sayfalar dolusu yazıldı çizildi biz onu geçelim ama hak yemeyelim ödevini iyi çalışmış kalemlerden çıkan hannibal, cesur sorular soruyordu:

"nasıl olur da bir hastaya şefkat duyarken diğerine duymuyoruz ve dahası nasıl oluyor da bir katile şefkat duyarken diğer katillere aynı şefkati beslemiyoruz?" bazı dillerde şefkatin karşılıklı acı çekmek anlamına geldiğini de unutmadan soralım bu soruyu.

hayatımızdaki sosyopatı öperken kendimize tutacağımız sırlı bir ayna bu.

RELATED POSTS

0 yorum